DEDEM MEVLÜT EFENDİDEN BİR MOTİVASYON ANEKTODU

Allah rahmet eylesin. Dedem Mevlüt efendi bölgemizde okur-yazarlığıyla bilinen ve gerçekten köy ortamında eline geçen her kitap veya yazıyı okuyan bir insandı. Evliya Çelebi’nin 11 kitaplık setine sahipti ve bütün seti okumuştu. O konuşmaya başladığında etraftakiler susar ve pür dikkat onu dinlerdi. Sıkıysa dinlemesinler. O durumda da kinayeli bir hikayeyle doğru dinlemenin erdeminden bahsederdi. Oğlum ya konuşan ya dinleyen ol. Bir mecliste her kafadan bir ses gelmemeli ki sohbetin bir kıymeti olsun derdi.

2017 Ağustos ayında bir vesile baba memleketine gittim. Tabi eş dost akşam oturup dedemin etrafında örülmüş anılardan bahsederdik. Bu sohbet esnasında halam Zekiye hanım öyle bir hikaye anlattı ki o hikayede dedemin söylediği bir sözün gücünden, nezaketinden ve letafetinden hayretler içinde kaldım ve hayran kaldım. Dedem genellikle sert bir adamdı. Ama sert tavırlı ve görünümlü olsa da olsa her insanda olduğu gibi dedemde de derin bir merhamet hissinin olduğunu gördüm ben. Aslında o sert adamın ağladığını da gördüm. Sadece bir kez gördüm ama ağlamıştı. O da vefatından önce hasta iken annemle birlikte köye ziyaretine gittiğimizde şahit olduğum bir andı. Meşakkatli bir hayat yaşayan ve bu zorluklar karşısında hiçbir zaman pes etmeyen anneme dönerek “sen ayaklarının altı öpülesi bir kadınsın” dediği andı. Söz dudaklarından çıkarken gözlerinden de damlalar düşüyordu boncuk boncuk.

Her neyse! Halam şöyle bir hikaye anlattı. Küçüktük dedi. Okuma yazma da bilmiyorum. Ve tabi halı dokuyoruz el tezgahında. Babam da halıları dokurken motif olarak öğretici ve mesaj verici bir şeyler olsun isterdi her daim. Zaman zaman baklava dilimlerinin içine şehir isimlerini yazdırırdı. Zaman zaman şehir adının yanına o şehrin meşhur olduğu bir sembole yer verirdi. Tabi ben okuma-yazma bilmediğim için harfleri tarif ederdi bana ve ben de öyle dokumaya çalışırdım. Ve lakin dokuma bir aşamaya geldiğinde bir yerde hatalı bir nakış yaptığım fark edildi. Bu hatalı dokumadan dolayı üzüldüm hüzünlendim. Babam da bu halimi fark etmişti. Yanıma yaklaştı ve şöyle dedi:

Gözlerinden akan sainin mahsulüdür

Nakış yanlış da olsa gönlümün makbulüdür

Ben bu sözü duyunca inanın kilitlenip kaldım. Babaydım. Çocuklarımız belki zaman zaman hatalar yapar ve kendi dilimce onların önünü açmaya çalışıyor ya da hatayı fark etmelerine dönük bir şeyler ima ederdim. Yıllarca yöneticilik yaptım farklı kurumlarda. Çalıştığım arkadaşlarımızı yaptıkları hatalardan dolayı ikaz ettim. Tamam! Belki çok kırıp dökmedim. Ama şiirsi bir ikazım da olmadı yani. Bu nasıl latif ve estetik bir uyarma Yarabbi dedim içimden.

Sonra sözden bahsedince amcaoğlum o sözü halıya işledik, gün içinde söyleseydin, gösterirdik halıyı dedi. Demek ki onlarda bu sözdeki derinliği görmüşler diye düşündüm.

Sözün özü. Yeni kuşaklar için ve beyitin içindeki bazı kelimelerin anlamını bilmeyen dostlar için sözü güncel dille ifade edeyim bir defa da:

Gözlerinden akan senin emeğinin, çabanın ürünüdür. Motif yanlış da olsa benim için değerlidir, gönlüm onu güzel görmektedir.

Nezaketi, letafeti, insaniliği, derin anlayışı ve merhameti aynı anda içinde taşıyan ne kadar güzel bir sözdü bu Diğer taraftan da insanların üretkenliklerini artırmak ve insanların girişimcilik yanlarını teşvik edici güzel bir davranışın sembolü gibi.

Bu manada, insanların kendilerini geliştirmelerine fırsat vermek için hata yapmalarına da müsaade etmek gerektiğini de ifade etmektedir. Şayet yapılan hatalardan dolayı çalışanı baskılarsanız yeni gelişmelerin ve icatlarında önünü keser, insanların girişimci ve yenilikçi yanlarını hapsedersiniz demektir bu söz.

Dedem bunu yapmıştı ve yaptığı hatadan dolayı kızına kızmamış; bilakis onu teskin ve teşvik etmek ve kendini suçlu hissetmemesi sağlamaktı.

Yöneticilerimizin kulaklarına küpe olması dileklerimle…

0
Shares