HATIRALAR VE ŞEHR-İ SİVAS

sivas-yukari-tekke

Şehrin sokaklarında dostluklar büyütürdük

Küçük sevinçlerimizden mutluluk avlayarak

Bir cana diken batsa, mahalle üzülürdük

En küskün zamanlarda umutlar toplayarak

 

Güneşin ışıkları sanki hiç kararmazdı

Yoksul bakışlarımızı yürekten ısıtarak

Misafir akşamlara kapılar kapanmazdı

Her gece bir bayramdı, sözleri uzatarak

 

Öksürük tarlasında çocuklar oynaşırdı

Yukarı Tekke’de kutsanırdı cumalar

Şafağın ışığıyla kuşlar cıvıldaşırdı

Şehrin semalarında uçuşurdu turnalar

 

Ben mi yaşlanıyorum, Sivas’mı gençleşiyor

Yüzünü andığımda, yüreğime kan damlar

Divane aşık misali sevdam derinleşiyor

Bir ben bilirim beni ve bir de Mecnun anlar

 

Çocukluğum, gençliğim toprağında saklıdır

Bilirsin! En mahrem yerlerinde uyudum

Ayrılığımdan beri, gönül ağlamaklıdır

Ruhumun en hassas yanlarına okundun

 

Ben gittim! Ve ancak sen ben de esir kaldın

Nağmelerini duysam, alev alev yanarım

Bedenimi terk edip ruhumu teslim aldın

Hikayemizi bir sen ve bir de ben anlarım

 

Çocuklar birbirini “Abuç” diye seslerdi

Kimi zaman küs olur ama her zaman dosttuk

Komşu, arkadaş, kardeş! Candan içre demekti

Acılarımızdan dahi bir yığın sevinç yonttuk

 

Toprak sokaklarımızda “aşıklar” yarışırdı

Enekemizde hani, kurşunlu olacaktı

Bir küçücük kemikte dostluklar kaynaşırdı

Ütülen, bir sonraya hayaller kuracaktı

 

Bedenimi yakıverip, semana savursalar

İnan ki bir ah demem! Sevinçlerim çoğalır

Çifte Minare’yi alıp, göğsüme saplasalar

Belki de derman olur! Acılarım azalır

0
Shares